Çalışma Alanları

Çalışma Alanları

ÇOCUK

Çocukluk dönemi, hayatın kendisi gibi doğal iniş ve çıkışlarla dolu bir yaşam sürecidir. Bu sürecin sağlıklı, sevgi ve güven dolu bir büyüme ve gelişme içinde gerçekleşmesi hepimizin isteğidir.

Çocuklar gelişim süreçleri açısından; fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel alanlarda değerlendirilir. Çocuğun fiziksel gelişimi kadar duygusal, sosyal ve zihinsel alanlarda da yaşına uygun gelişim göstermesi önemlidir.

Çocuklar gelişim süreçleri içinde duygusal, sosyal ve okul başarısı ile ilgili sorunlar yaşayabilirler. Bu alanların birinde ya da bir kaçında yaşanan zorluk ve problemler çocuğun tüm hayatını etkiler. Bu sorunların bazıları içinde bulunduğu dönemin ihtiyaçları ile ilgili olup, anne-babanın desteği ile çözülebilecek düzeyde iken, bazılarının daha detaylı ele alınıp profesyonel yöntemlerle desteklenmesi gerekir.

Bu zorlu ve sıkıntılı süreçte, çocuklara ve ailelere; psikolojik danışmanlık ve psikoterapi yapılması süreci kolaylaştırır ve çocuğun hayatını olumlu yönde destekler.

Çocukluk Döneminde Gözlemlenen Sorunlar

  • Çekingenlik/İçe dönüklük
  • Özgüven problemleri
  • Korku/Endişe/Ayrılık Anksiyetesi
  • Tikler/Tırnak Yeme
  • Takıntılı düşünce ve Davranışlar
  • Kardeş Kıskançlığı
  • Alt Islatma/Dışkı kaçırma
  • Yeme Problemleri
  • Uyku Problemleri
  • Akademik başarısızlık/Sınav Kaygısı
  • Dikkat dağınıklığı ve Unutkanlık
  • Ailede Boşanma
  • Ölüm ve diğer önemli kayba bağlı travmalar.

ERGEN

Ergenlik; biyolojik, psikolojik, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan bir gelişme ve olgunlaşmanın yaşandığı bir dönemdir. Çocukluktan erişkinliğe geçiş sürecidir. 11-22 yaş aralığı ergenlik süreci olarak kabul edilir.

Gencin içinde fırtınaların koptuğu; fiziksel, psikolojik ve sosyal değişimlerin bir arada yaşandığı ve gelecek yaşantı da belirleyici olan bir dönemdir.

Her ergen, çağına özgü olan duygu, düşünce, tutum ve davranışlar içindedir ve bu süreçten her genç geçmektedir.

Bu dönemde gözlemlenen sorunlar:

  • Ergenin Kimlik çatışmaları
  • Aile İçi İletişim Sorunları
  • Arkadaşlık İlişkilerinde Yaşanan Sorunlar

Duygusal ve Davranışsal Sorunlar (korku, kaygı ve çökkünlük içeren rahatsızlıklar, sosyal uyumsuzluk, öfke problemleri, , içe dönüklük vb.)

  • Akademik Sorunlar (sınav kaygısı, motivasyon eksikliği, dikkat sorunu, ders başarısında düşüş vb.)
  • Meslek Seçimi

Gencin; ergenlik dönemindeki değişikliklere daha rahat uyum sağlayabilmesi ve bu dönemi sağlıklı geçirebilmesi amacıyla, gence ve aileye danışmanlık ve psikoterapi hizmeti sunulmaktadır.

YETİŞKİN

Yaşamımız boyunca hepimiz zaman zaman çeşitli zorluklarla karşılaşabilir ve kendimizi üzgün, sıkıntılı, mutsuz, motivasyonsuz, kaygılı ya da gergin hissedebiliriz. Bu durumlarda bir arkadaşımızla veya bir yakınımızla konuşarak ya da bize keyif veren aktivitelere yönelerek atlatabilirken, bazen de profesyonel birinin desteğine ihtiyaç duyabiliriz. Bildiğimiz yöntemler ve kullandığımız başa çıkma mekanizmaları, yaşamımızıın farklı alan ve dönemlerinde tekrar etmeye başlayan bu sorunların çözümünde yeterli olmaz.  Böyle zamanlarda hepimizin profesyonel psikolojik desteğe ihtiyacı olabilir.

Psikolojik danışmanlık ve psikoterapi; kişinin zihinsel, duygusal ve davranışsal problemlerini bir uzman eşliğinde çözme ve genel iyilik halini arttırma amaçlı bir psikolojik destek sürecidir.

Psikolojik danışma ve psikoterapi desteği ihtiyaç duyan kişiler ne istediklerini bilen ancak çıkış yolunu bulmakta güçlük yaşayan kişilerdir.

Eğer;

  • Ailemle/sevgilimle/eşimle/çocuklarımla ilişkimde sorun yaşıyorum
  • İş /okul yaşamımda sorunlarım var
  • Arkadaş ilişkilerimde sıkıntılar yaşıyorum
  • İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyor
  • Kendimi mutsuz, çaresiz ve umutsuz hissediyorum
  • Hızlı duygusal dalgalanmalar yaşıyorum
  • Hayatımı anlamsız ve boş hissediyorum
  • Sürekli yorgunum
  • İştahsızım ve uykularım düzensiz
  • Kaygılarım ve korkularım var
  • Kendimi değersiz ve işe yaramaz hissediyorum
  • İnsanlara güvenmiyorum
  • Kendimi ifade de zorluk yaşıyorum
  • Kendime güvenim eksik
  • Öfkeliyim/öfke patlamaları yaşıyorum/öfkemi kontrol edemiyorum
  • Takıntılarım var
  • Gerçek potansiyelimi yansıtamıyorum
  • Motivasyon ve dikkat sorunları yaşıyorum
  • Sebepsiz ağrılarım var
  • Sınav kaygısı yaşıyorum
  • Rahatlamak istiyorum
  • Yalnızlık hissediyorum, arkadaşlık kurmakta zorlanıyorum
  • Kronik hastalığım var, diyorsanız destek için arayabilirsiniz..

ÇİFT VE AİLE DANIŞMANLIĞI

Bir kadın ve bir erkek bir araya geldiğinde, bunun iki kişilik bir ilişki olduğunu zannederler... Oysa her ikisinin arkasında görünmez kalabalık bir ordu vardır...

Bu ordu her ikisinin kendi içine doğdukları (köken aile) aileleridir. Onlar bir araya geldiklerinde, ilişkiye ailelerini de beraberlerinde getirmişlerdir... Anne-babaları, kardeşleri, büyükanne-büyükbabalar ve onun/sizin bile tanımadığınız daha yukaridaki kuşaklardan aile üyeleri, unutulanlar, dışlananlar, reddedilenler vs... Birbirini çok seven iki insan birbirine yakınlaşmaya çalıştıkça, bu görünmez ordu devreye girerek ilişkiyi manipüle eder.

Bu kalabalık ordu, her aile sisteminde farklı bir biçimde çalışır ve etki eder. Eşlerden biri veya her ikisi kendi köken ailelerinden bir yere kilitlenmiş olabilir. Bu nedenle çiftler/partnerler ilişkide yaşadıkları çeşitli problemlerle geldiğinde: “İlişkide partnerine/eşine yönelemeyen kim?”, “Kiminle çalışmalıyım?”, “ Her ikisiyle de ayrı ayrı çalışmalı mıyım?” sorunu sorarak kiminle çalışacağımı belirlerim. Çiftlerden bazen biriyle çalışmak yeterli olabiliyorken, bazen de her ikisiyle ayrı ayrı seanslarda; ikisinin kendi köken ailelerinde kilitlendikleri noktaları saptar ve her ikisinin aile sistemiyle ayrı ayrı çalışırım. Ve tıkanmaları aşmalarını, sağlıklı bir şekilde birbirlerine yönelmelerini sağlar ya da ilişkinin gerçekten bittiğini kavramalarını ve olması gereken olgunlukla bu ilişkiye veda etmelerine destek olurum.

Eğer çiftler evli ise evlilik danışmanlığı, değil ise çift danışmanlığı denilmektedir. Çift ve aile terapisinde bireylerin ve çiftlerin yaşadıkları duygusal ilişki sorunları teşhis edilir, dinamikler görünür hale getirilir ve müdahale edilir. Ayrıca çiftlerin kendi bireysel ve aile öyküleri alınır.

Bunun yanı sıra aile içindeki çatışmaların, sorunların, korku ve kaygıların tanımlanması, kaynaklarının araştırılıp belirlenmesi ve anlamlandırılması ve somut hedefler saptanarak çözüme ulaşılması konularında çalışır.

Çift/Evlilik ve Aile danışmanlığında amaç; kişileri değiştirmek değil, bireysel gelişimlerine destek olmak, kendi potansiyelini/yaşam gücünü ve yaratıcılığını kullanabilme ve kendi olabilme cesaretini gösterebilmesine olanak sağlamaktır.

Çiftlerin ilişkilerindeki iletişim şekilleri, her birinin kişilik özellikleri, güçlü ve zayıf yönleri ortaya çıkarılır. Bununla birlikte kendilerini ifade ediş biçimleri, problem çözme stillerinin ilişkiyi nasıl etkilediği değerlendirilir.

“Çiftler problemi nasıl tanımlıyor, algılıyor ve hissediyor?” Bunlara bakılır, İlişkilerindeki etkileşimler izlenir ve yansıtılır. Tüm bunlar yeniden tanımlanır, çerçevelenir ve anlamlandırılır…

Çift/ Evlilik ve Aile Danışmanlığından Kimler Yararlanır?

  • Çift/Evlilik ilişkisinde yaşanan uyum sorunları
  • Çocuk, ergen yetişkin ruh sağlığı
  • Çatışmalar
  • Aldatma
  • Boşanma veya ayrılma
  • Korku ve Kaygılar
  • Kıskançlık
  • Çiftlerden birinin ya da ikisinin yaşamında değişiklikler (iş değişikliği, taşınma,doğum, düşük riski )vb.
  • Psikoseksüel zorluklar
  • Anne/baba rolleri ve kimliği
  • Yeni kardeşin dünyaya gelmesi
  • Ebeveynlik becerileri
  • Üvey bireyi bulunan aileler
  • Evlat edinme, üvey ebeveyn ve çocuk ilişkileri
  • Yas, kayıp ve travmalar
  • Kronik hastalıklar
  • Duygusal istismar ve şiddet
  • Alkol ve madde kullanımı
  • Kendine/başkasına zarar verici davranışlar
  • İşle ilgili problemler (performans ve motivasyon kaybı, isteksizlik)
  • Ekonomik zorluklar

HAMİLE DANIŞMANLIĞI

Hamilelik dünyanın en güzel, anlamlı ve bir o kadar da karmaşık duyguların yaşandığı bir süreçtir. Hamilelik döneminin 9 ay sürmesi gerek anne, gerekse baba açısından çok yararlıdır, bu dönem onlara bir bebeğin dünyaya geleceği fikrine alışmaları açısından zaman tanır. Her anne-baba adayı bu süreci fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal ve kabul düzeyini farklı biçimlerde yaşar. Aynı zamanda yaşanan her hamilelik dönemi kendine özgüdür. Bu konuda iki temel farklılıktan sözedilebilir. Birincisi fiziksel her hamileliğin ayrı bir deneyim olmasıdır. İkinci fark ise psikolojik açıdan yaşanır.

İlk üç ayda bazı hormonal değişiklerin etkisi ile anne adayının duygusal yapısı değişebilir. Biraz daha hassas, duygusal, alıngan, ağlamalarının sık olduğu ve ani değişen bir duygudurumu içerisinde bulunabilir. Ayrıca bu dönemde gerek hamileliğe psikolojik olarak alışmak, gerekse bedensel değişiklikleri yaşamak, farklı bir dönem olarak üzerinde durulmasının önemini arttırmaktadır. Anne adayları eşinin, çevrenin ve ailesinin desteğine ihtiyaç duyarlar.

Anne ve baba adayının zihninde pek çok soru vardır. Anne babaların tümü kendi içlerinde ya da karşılıklı olarak yaşadıkları çelişkileri çözümlemek durumundadır.

Hamile kalmadan önce psikolojik bir rahatsızlık yaşayan kadınlarda hamilelik dönemi daha zor geçebilir veya yaşadıkları sorunlar tekrarlayabilir. Özellikle kaygı bozuklukları, depresyon veya panik atak vb… Bu durumda bir uzman desteği almak daha da bir önem kazanır.

Bu dönemde anne-baba adayları destek ve eğitim ihtiyacı hissedebilirler. Anne-baba olmaya hazır olmak ya da olmamak ve bebekleri için en iyisini yapabilmek için birçok sorular ve zorluklar gözlemlenir.

Destek Verilen Konular:

  • Anne/baba olmaya hazırlık
  • Anne olma psikolojisi
  • Baba olma psikolojisi
  • Anne/babanın duygusal ve ruhsal ihtiyaçları
  • Bebeğin duygusal ve ruhsal ihtiyaçları
  • Hamilelik sürecine nasıl uyum sağlayabilirim?
  • Hamilelik sürecinde eşime nasıl destek verebilirim?
  • Hamilelik sürecinde korku/kaygı desteği
  • Hamilelik sürecinde depresyon desteği
  • Erken doğum ve düşük riskleri desteği
  • Kürtaj/ düşük ve kayıp  ile nasıl baş edebilirim?

LOHUSA DANIŞMANLIĞI

Lohusalık; doğumla başlayan, tıbben ilk 6 haftalık dönemi ifade eden, gebelikte meydana gelen değişikliklerin yavaşça ortadan kaybolduğu bir zaman dilimidir. Ancak tam olarak eski hale dönme kadın için, emzirmeyi bıraktığı güne kadar sürer.

Bu dönemde kadında bedensel ve ruhsal değişiklikler olur. Lohusaların çoğunda lohusalık melankolisi, hüznü ya da üzüntüsü adı verilen , doğumdan birkaç günde başlayıp, birkaç hafta da kendiliğinden kaybolan endişeli bir dönem yaşarlar. Her sağlıklı gebe kadın doğum sonrasında yorgun, endişeli, yetersizlik hissi yaşayabilir ve bu endişeli dönemi geçirebilir.

Lohusalık döneminde pekçok sendrom görülebilir. En sık rastlananlar lohusalık depresyonu, lohusalık psikozu, yaşam enerjisi kaybı, isteksizlik, loğusa paniği ve bebeğin reddidir.

Eğer üzüntü, kaygı dönemi bir aydan uzun sürer anne bebeğin ihtiyaçlarını yerine getirmekte zorlanırsa lohusalık depresyonundan bahsedilebilir.

En Çok Kimlerde Gözlemlenir?

  • Eş yada akraba ilgisizliği
  • Geçmişte yaşanılan ruhsal problemler
  • Stres ve desteksizlik
  • Kaygılar
  • Mutsuzluklar
  • Evlilik ile ilgili sorunlar
  • İstenmiyen ve planlanmamış gebelik
  • Bebeğin erken doğması
  • Evli olmama
  • Gebelik sırasında bebekle veya anne ile ilgili tıbbi sorunlar
  • Zor ve sıkıntılı doğumlar
  • Bebeğin lekeli ya da eksik uzuvlu doğması
  • Bebeğin kronik rahatsızlığının olması
  • Uykusuzluk

Depresyon Belirtileri:

  • Halsizlik, bitkinlik
  • Aşırı yorgunluk
  • Yaşamdan zevk almama,
  • Bebekle ilgili bakım ve beslenme konusunda yetersizlik hissetme
  • Aile ve arkadaşlardan uzak durma
  • Dikkati toplayamama, unutkanlık
  • Yoğun mutsuzluk ve boşluk hissi
  • İstek kaybı
  • Durup dururken kendiliğinden ağlamalar
  • İştahsızlık,kilo kaybı
  • Uykusuzluk veya aşırı uyuma
  • Huzursuzluk, gerginlik
  • Sinirlilik, endişe, bunaltı
  • Bebeğe karşı ilgisizlik
  • Bu dönemde anne ve babalara destek vermekte yarar vardır. Aile ve arkadaş desteğinin yeterli gelmediğini gözlemlediğiniz durumda bir uzmandan destek almanız, süreci kolaylaştıracaktır.

EMZİRME DESTEĞİ

0-2 aylık dönemde bebekler ihtiyaçlarının anında karşılanmasını isterler. İçgüdüseldir, acıkınca ağızlarını açıp memeyi ararlar. Bebek sadece aç olduğu için değil; annesinin kucağına gitmek için de ağlar. Kendini onun yanında güvende, rahat ve iyi hisser.

Emzirme; sadece fiziksel /biyolojik beslenme değil, aynı zamanda ruhsal bir beslenmedir. Bebekle anne arasında karşılıklı duygusal bir beslenme sözkonusudur. Emme sırasında anneyle bebek arasında arasında duygusal bir alışveriş olur.

Anne sütüyle beslemek, bebekle anne arasındaki psikolojik bağı güçlendirir. Süt vermeye başlamak, sezaryen doğumla normal doğum için aynı değildir. Vajinal yolla ilaçsız doğumun ardından emzirme daha kolay gerçekleşir; çünkü anne daha rahat hareket edebilir, anne bebeğe daha hızlı adapte olur ve sütü daha erken gelir. Anneyle bebeğin birbiriyle teması daha rahat ve güvenli başlar.

Burada hatırlanması gereken, her annenin sütü gelir. Doğa kadınları buna göre en iyi şekilde programlamıştır. Anneler ilk günlerde çeşitli nedenlerle gerginlik, kaygı ve güvensizlik yaşayabilir. Bu durumda sütün azalmasına, bebeğin emmeyi reddetmesine, isteksizlik göstermesine hatta karşılıklı bir güç savaşına, öfkeye yol açabilir. Bu süre uzarsa sağlıklı ve güvenli bir anne-bebek ilişkisinin tekrar sağlanması için bir uzmandan yardım alınmasında fayda vardır. Bu dönemde kurulan sağlıklı, güvenli anne-bebek ilişkisi aynı zamanda bebeğin gelecekteki ilişkilerinde de belirleyici rol oynadığından anne-baba tarafından dikkate alınmalıdır.

Anne, çeşitli nedenlerle bebeğini emzirmekle ilgili zorluklar yaşıyorsa destek için bizi arayabilirsiniz.

ANNE-BABA-BEBEK İLİŞKİSİ

Doğumdan hemen sonra bebeğin en kısa zamanda annenin kucağına verilmesi; annesiyle bebeğin ilk temasının başlaması, güvenli ve sağlıklı bağlanmanın sağlanmasında en temel basamaktır.

Anne ile bebeğin bu ilk teması, bebeğin anneye bağlanmasında ve annenin çocuğu kabullenmesinde oldukça önemli bir aşamadır.

Bu bağ, daha sonra anne ve babanın bebeğiyle birlikte uyumlu hareket edebilmesi, onu takip edebilmesi, bebeğe yönelik tutarlı davranışlar göstermesi, ihtiyaçlarını zamanında ve yerinde karşılayabilmesi bu bağın güçlenmesini sağlar.

Sosyalleşebilme potansiyeli ile doğan sağlıklı bir bebeğin, anne-babasıyla kurduğu ilk ilişki onun gelecekte kuracağı tüm sosyal ilişkilerinin temelini oluşturur. Anne ve babayla sağlıklı, sağlam güvenli bir ilişki sağlanamadığında, çocuk anne-baba dışındaki kişilerle, çevresiyle güvenli ilişkiler kurmakta zorluklar yaşar. Bu da ileriki yaşlarda çift ilişkilerine yansır. İlişkiler ‘bağlılık’ esasına dayalı değil, ‘bağımlılık’ esasına göre oluşur ya da eşleriyle, diğer kişilerle “bağlanma zorlukları” yaşarlar. Sağlıklı bağlanma gerçekleşmeden, sağlıklı ayrışma (bağımsızlaşma) gerçekleşemez.

Anne ve babayla doğum öncesinde başlayan bağlanma ilişkisi, insanın tüm yaşamı boyunca devam eder ve hayatının her alanında yaptığı “tercihleri” ni ve vereceği “kararları”nı belirler. Romantik ilişkilerden anne-baba-çocuk ilişkisine, kariyer-iş yaşamından cinsel yaşama, dinsel tutumlardan politik inançlara kadar yaşamın her noktasında bağlanma özelliklerimizin etkileri görülür. Bir organizasyonun; örneğin meslek örgütü, dernek ya da vakfın üyesi olup olmamayı, bir romantik ilişki yaşayıp yaşamamayı, takım tutup tutmamayı ya da meslek seçimlerimizi belirleyen temel etken bağlanma stillerimizdir.

Bu nedenle bu süreçte, sorun önleyici danışmanlık almak, sağlıklı bireyler yetiştirmek için büyük bir önem taşımaktadır.

  • Sağlıklı anne-bebek ilişkisinin kurulması
  • Sağlıklı baba-bebek ilişkisinin kurulması
  • Sağlıklı, Güvenli bağlanmanın sağlanması